18 Kasım 2010 Perşembe

Gülden Gökşen - Güldencaz 2007


  Herkese selamlar. 2007 yılında günü Trt'de canlı müzik performansı odaklı bir program yapılıyordu.Bu programa daha çok popüler kültürün neferi olmamış sanatçılar ve gruplar konuk olur,çatır çatır parçalarını icra ederler ve giderlerdi.İsmi de yanılmıyorsam "Dünya'nın Türküsü" idi.Ara sıra takip eder,bir iki performans dinler zaplar geçerdim.Fakat bir gün Gülden Gökşen'nin Türkicaz parçasının canlı performansına şahit oldum.Oturdum çalan müzisyenleri hayranlıkla izlemeye koyuldum.Piyanoda Gülden Gökşen,gitarlarda Nurkan Renda,bas gitarda da İsmail Soyberk çalıyordu.Ekipten aklımda kalan isimler bunlardı.

 Programın sunucusu hiçbir zaman haz etmediğim Hüsnü Şenlendirici olsa dahi sabırla aradaki konuşmaları dinledim.Tek istediğim hiç konuşmasınlar,sadece çalsınlar idi.Zira konuştuklarında iş yemek tarifi vermeye falan varmıştı ki çok fenaydı.

 O gün program bir çırpıda bitivermişti ve ben ertesi gün albümü satın almak için Taksim'de müzik ürünü satın alınabilecek her yeri altüst etmiştim.En sonunda İstavrit'te bulmuştum. ( sonradan yandı sanırım burası ).O günlerde henüz mp3 playerla müzik dinlemediğim için,mini bir dj gibi dolaşıyordum.Büyük headphone'lar ve Sony gümüş rengi cdplayer'ımla Taksim'de yürüye yürüye dinlemeye koyuldum Güldencaz'ı.

 İsmi başlarda çok iddialı gelmişti bana ilk parçanın,fakat şarkı çözülmeye başladığında,o inanılmaz icralarda ve kompozisyon zekalarında kendimi kaybettim.Piyanist ablanın parmakları nasıl olur da düğümlenmez ulen diye hayıflanırken,piyanist dostum Onat'ı aradım."Moruk böyle bir albüm var.Al bak çok seveceksin" cinsinden teen muhabbetlerimle donattığım telefon konusmasından sonra şarkılar sırayla akıp gitmeye başladı.

 Kayıt ve mastering anlamında mühtiş iş çıkarmış değerli büyüğüm Nurkan Renda.Zira bu albüm vasıtasıyla kendisini tanıdım ve daha sonra çok değerli bir ilişki geliştirdim onunla.Kartoneti okumaya koyulmuştum ki,"Akşam Ateşi"i adlı mütih bir şarkı başladı.Harika bir groove,harika bir Fender Stratocaster tonu,müthiş bir piyano partisyonu..Yaklaşık üst üste beş kere falan dinledikten sonra,cdplayer kardeşimin pili bitti.Fakat yürürken bile aklımdaydı dıpdırırı dırırırı diye şarkıyı mırıldanıyordum.Hemen bir dipnot eklemem lazım."Akşam Ateşi"i, Fahir Atakoğlu'nun İstanbul in Blue albümündeki "black sea" parçasına  feci halde benziyor.Bir arak olduğunun söz konusu olabileceğini düşünmek çok yalnış olabilir fakat durum bu :)

 O günden sonra,doğu batı sentezi bir albüm nasıl olur sorusunun yanıtı yavaş yavaş belirmeye başladı bende.Güldencaz'dan sonra Laço Tayfa,Babazula,Bajar,Niyaz gibi gruplar girdi hayatıma.

 Sizden ricam bu albümü,gidin bir yerlerden bulun dinleyin.Bulamazsanız Alametifarika'dan sipariş verin.Müthiş ufuk açıcı,çok keyif verici bir albüm.Bence Türkicaz,Akşam Ateşi,Ege'de Yakamoz sırasıyla albüme başlarsanız daha büyük bir tat alacaksınız.

 Kimler Ne Yapmış :

Prodüktör, gitar, klavye, bilgisayar programlama: Nurkan Renda 
Piyano, klavye: Gülden Gökşen 
Klavye, synth programlama: Mert Topel 
Saksafon: Göksun Çavdar 
Ney: Eyüp Hamiş 
Yaylı Tanbur: Özer Özel 
Perküsyon: Mehmet Akatay 
Bas: Eylem Pelit 
Davul: Volkan Öktem 

Kayıt: Ulaş Ağçe-İmaj 
Mix: Ulaş Ağçe, Nurkan Renda, Gülden Gökşen 
Asistanlar: Hasan Şakacı, Murat Ergül 
Mastering: Miles Showell-Metropolis-London 



Gülden Gökşen-Akşam Ateşi

17 Kasım 2010 Çarşamba

The Concretes-WYWH



   Geçenlerde Sputnik'te gezinirken,gözüme yeni albümünün kapağıyla Concretes çarptı.Nedir ne değildir diye araştırırken,(paşa devletimiz sağolsun açtığı için) youtube'dan bir kaç canlı performansını izlemeye koyuldum.Önde iki tane kadın solist arkalarında da beş erkek elemandan oluşan,biraz retro bir duruşla şarkılarını icra eden bu soğuk ülkenin çocuklarına kanım pek bir ısınıverdi.Fizy'di youtube'du derken,albümleri hiç de yasal olmayan yollarla bir güzel indirip dinleyiverdim.


 WYWH isimli albümleri masaüstüme yeşil yeşil indikten sonra,hep adetim olduğu gibi sıradan değil de,rastgele bir şarkılarıyla başladım albümlerini dinlemeye. "I wish we'd never met"le lo-fi tınılar girmeye başladı kulaklarıma.Üst üste birçok synth sesi ve çalgıları bu kadar berrak mikslemiş ses mühendisine bir vay be çektikten sonra,kadının sesi kulaklarıma ulaştı.İlk başlarda Karin Dreijer'i andırdı kadının sesi bana.Sonra sonra kendi tınısını buldu zihnimde. Tam sevdiğim kadın tınıları vardı sesinde.Ne çığlık çığlığa ne de çok sessizdi.Easy Listen denen cinsten vokal tarzı diğer parçalarda da kendisini hissettiriyordu.Şarkı kuzeyli ruhunu tamamiyle hissetiriyordu dinleyicisine.Fakat en çarpıcı nokta,şarkının groove değiştirdiği anda ani bir ritardando ile bitmesi oldu.


 "All Day"de ise,kafanız çakır ise,küçük kırılgan hareketlerle dans edebilirsiniz.İki dörtlük ritmler,ara sıra giren synthler ve ustada yazılmış ve icra edilmiş bas rifleri gerçekten,iki göbek atmaya değecek cinsten.


 "What we've become"un rifi bir yerden kulaklarıma aşina gibi geldi ilk başlarda.Hatta çok bilindik bir parça gibi.Bu yüzden biraz ön yargılı dinledim şarkıyı.Ne yalan söyleyeyim çok da beğenmedim.Sadece kadının vokal tekniği çok hoşuma gitti."Aull deey" değişi pek bir seksiydi..




 Albümü değişik zaman aralıklarında birkaç sefer dinlememe rağmen en çok gözüme çarpan şarkılar,bahsi geçen şarkılar oldu.Kitap,kahve,beyaz kedi ve yağmur önü kanepe modundaysanız güzel bir eşlik olabilir sizin için.Ufaktan bir kafekafka fonu yaratabilirsiniz kendinize..İyi dinlemeler..


vikipedia der ki :



  • Maria Eriksson – guitar, lead and backup vocals
  • Martin Hansson – bass, backup vocals
  • Ulrik Karlsson – horns, piano, backup vocals
  • Lisa Milberg – drums, lead and backup vocals
  • Dante Kinnunen - drums
  • Per Nyström – organ, backup vocals
  • Ludvig Rylander – horns, piano and backing vocals
  • Daniel Värjö – guitar, mandolin, backup vocals